HAYATIMIZDAKİ GİZLİ TEHLİKE
Günlük hayatımızı kolaylaştıran, çevreye vereceği zararı hiç dikkate almadan tükettiğimiz ve sonra oraya buraya attığımız plastiklerin bize geri dönüşü bakın nasıl oluyor. Geri dönüşüm değil bu hayatımıza, bedenimize nasıl girdiğine dair geri döndürülemez bir akış yaşıyoruz aslında.
Hani o kayaları parçalayan güneş ışığı, rüzgârlar, yağmurlar ve denizlerdeki dalgalar aynı şekilde plastik kalıntıları da giderek daha küçük parçalara bölüyor ve sonunda onları mikroplastiklere dönüştürüyor. Sağlık ve güzellik endüstrisindeki eksfoliyantlar, giysi ve tekstilde kullanılan sentetik elyaflar da mikroplastik kirliliğine katkıda bulunuyor. Denizlere atılmış plastikler mikroplastiklere dönüşerek önce deniz yaşamına zarar verir; deniz hayvanları tarafından yutulur çünkü onları yiyecek olarak algılarlar. Sıra mikro plastiğin sağlıklı bulduğumuz deniz ürünleri aracılığı ile insanın besin zincirine girer.
IAEA (Intrnational Atomic Energy Agency - Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı) ve ortaklarının dünya çapındaki bu olgunun çevreye verdiği zararın ölçümlenmesi konusunda nasıl yardımcı olduklarına bakalım. IAEA ölçme yöntemlerinin bir standarda kavuşturulması amacıyla Latin Amerika ve Karayipler’deki teknik işbirliklerini örnek olarak öne sürerek yardım etmeyi planlıyor.
IAEA'nın NUTEC Plastik girişimi çatısı altında yürütülen kapasite geliştirme faaliyetleri sayesinde, Latin Amerika ve Karayipler bölgesindeki uzmanlar artık 139 plaj veya kıyı şeridindeki plastik kirliliğini takip ediyor. NUTEC Plastics üç yıl önce faaliyete geçtiği zaman bölgede sadece 18 plaj izleniyordu.
Bu resimde, bölgedeki 17'den fazla ülkeden uzmanlar, Fluminense Federal Üniversitesi ile işbirliği içinde Brezilya'da IAEA tarafından düzenlenen bir eğitim kursuna katılıyor (Ağustos 2022).
Eğitim kursu sırasında katılımcılar, standart teknikler ve protokoller kullanarak 0,3 mm ve 5 mm'lik mikroplastiklerin nasıl toplanacağını, tanımlanacağını, ayrılacağını ve sayılacağını öğrendi. Resimde plajda uygulamalı eğitim gösterilmektedir.
Uzmanlar, mikroplastik örnekleri analiz ederek plastik kirliliğinin kaynağı hakkında bilgi elde edebiliyor. Bu veriler, belirli plastik türlerinin (veya polimerlerin) yasaklanması, belirli plastik ürünlerin imhasının düzenlenmesi ve belirli malzemeler için geri dönüşüm programlarının kolaylaştırılmasına ilişkin kararların alınmasını desteklemek amacıyla yerel yetkililerle paylaşılabilir. Tüm bu müdahaleler uzun vadede plastik kirliliğiyle mücadeleye katkıda bulunabilir.
Eğitim kursunun bir parçası olarak katılımcılar Ciências do Mar II gemisine bindiler ve burada okyanuslardaki mikroplastiklerin hareketini ve gelişimini ve dönüşümünü incelemek için numune toplama hakkında daha fazla bilgi edindiler. Burada elde edilen veriler, her deniz ekosistemindeki plastik kirliliğinin kapsamını ve nedenlerini daha iyi anlamak için kullanılabilir.
Numune alma işlemi, biriken çökeltilerin veya sert parçacıkların analiz edilebilmesi için deniz tabanından küçük parçaların (resimde) toplanmasını içerir. Barbara Cardozo (resimde) Arjantin, Belize, Brezilya, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Küba, Ekvador, El Salvador, Guatemala, Honduras, Meksika, Nikaragua, Panama, Peru, Uruguay ve Venezuela'dan eğitime katılan 32 bilim adamından sadece biri.
Bu ülkeler, Latin Amerika ve Karayipler bölgesindeki deniz ve kıyı stres etkenleri üzerine araştırma ve işbirliği yürüten REMARCO (Latin Amerika ve Karayipler Deniz-Kıyı Stres Etkenleri Araştırma Ağı) adındaki bölgesel bir ağ aracılığıyla düzenli olarak birbirleriyle işbirliği yapmaktadır. REMARCO'nun hedefi bilime dayalı karar almayı desteklemek ve plastik atıklarla ilgili Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 14 hedeflerine ulaşılmasına katkıda bulunmaktır.
Eğitim kursunun baş eğitmenlerinden biri olan Ana Carolina Ruiz-Fernández (resim ortada), Meksika Ulusal Özerk Üniversitesi'nde (UNAM) bilim insanı olarak çalışıyor.
Ruiz-Fernández, “Araştırma faaliyetlerinde birbirimize yardımcı olmamız önemli çünkü bunlar çok pahalı. Her ülkede bulunmayan bu gemi gibi çeşitli ekipmana ihtiyaç duyuyorlar. Eğer birbirimizle işbirliği yaparsak maliyetleri paylaşabilir ve birlikte büyüyebiliriz.” şeklinde açıkladı düşüncelerini ve ardından şöyle devam etti;
“Birçok üniversite ve kurum mikroplastik kirliliği konusunu anlamaya çalışıyor. Mikroplastiklerin kökenini, hareketlerini, birikimlerini ve etkilerini belirlemeye çalışıyorlar. Ancak yeni bir konu olması nedeniyle kullanılan metodolojiler arasında bir uyum bulunmamaktadır. Bu eğitimin amacı, farklı ülkeler tarafından yürütülen çok sayıda çalışmadan elde edilen verileri karşılaştırabilmemiz için işleri yapmanın standartlaştırılmış yolları üzerinde anlaşmaya varmaktır."
Fluminense Federal Üniversitesi'nde doktora sonrası araştırmacı olan Marcelo Muniz, "IAEA tarafından sağlanan bu kurs sayesinde katılımcılar, su ve tortu numunelerindeki mikroplastiklerin ana kaynaklarını nasıl tanımlayacaklarını ve bunların doğa üzerindeki etkilerini anlamayı öğrendiler" dedi. Eğitimin son kısmında katılımcılara, ATR-FTIR sistemi kullanılarak polimerlerin analizi gibi mikroplastikleri incelemek için nükleer, izotopik ve ilişkili teknikleri kullanmanın standartlaştırılmış metotları öğretildi. Bölgedeki bilgi ve yetenekleri paylaşıyoruz.” diye belirtti.
NUTEC Plastics aracılığıyla desteklenen eğitimin yanı sıra, ulusal laboratuvarların uluslararası NUTEC Plastik İzleme Laboratuvarları ağının bir parçası olması bekleniyor. Böyle bir ağ, numune alma ve analiz protokollerinin uyumlaştırılmasını, deneyimlerin ve en iyi uygulamaların paylaşılmasını ve dünyanın çeşitli ülkelerinden mikroplastik deniz izlemeyle ilgili verilerin saklanması, yönetilmesi ve analiz edilmesi için merkezi bir veri tabanının kurulmasını destekleyecektir.
Şu anda IAEA'nın NUTEC Plastik girişiminin izleme bileşenine 63 ülke katılıyor.
Çalışmanın önemine atıfta bulunmak adına mikroplastiklerin insanların kanında bile bulunduğunu ve bunun üstelik sadece sindirim yoluyla değil solunum yoluyla da geçebildiğini belirtelim. Aslında petrolden ürettiğimiz polimerlerin (kısaca plastik ürünler) bize ne kadar zarar verebileceğini öngöremedik ve çok büyük üretim miktarlarına ürün çeşitliliği ekleyerek devam ediyoruz.
Amsterdan Vrije (Özgür) Üniversitesi tarafından yapılan 2022 tarihli çalışmada, araştırmaya katılan 22 kişiden 17’sinin kanında mikroplastik tespit edildi. Zararlı olduğu ortada ancak ne kadar zararlı olduğu bilinmeyen mikroplastiklerin kandaki varlığının başlı başına endişe kaynağı olduğunu söylemişti araştırmacılardan Profesör Doktor Marja Lamoree.
Hollandalı uzmanların daha önce yaptığı araştırmalar sonucu, insanların yiyecek ve su yoluyla mikroplastikleri yutabileceği ve parçacıkların dışkıda ve hatta plasentada bulunabileceği zaten biliniyordu. Daha da korkuncu bebeklerin dışkısındaki mikroplastik oranının yetişkinlere oranla 10 kat daha fazla olduğu saptanmıştı. Bunda da büyük oranda bebeklerin beslenmesini yaptığı plastik ürünler (şişeler, kaplar vs) suçlu bulunmuştu. Nasıl olmasın ki, plastikler sıcak ile etkileşime girmekte ve diğer bütün etkenlerle birlikte mikroparçacık üretmesi çok doğal. Her gün biberonlarla bebeklerin sindirim sistemine geçen mikro plastik sayısı milyonlara ulaşıyor.
İşte bu şekilde mikro plastiklerin besinlerimize karışma ihtimali çok kolay ama bir başka yol daha var mikroplastiklerin nasıl içimize girdiğine dair. O da kirli hava. 2022 yılında İngiltere’de yapılan bir araştırmada yaşayan insanların akciğerlerinden alınan dokularda mikroplastik tespit edilmişti. Zira kanda bulunan mikroplastiklerin organlara yerleşmesi de olasılıklar dahilinde görünüyor ancak vücuttan atılma olasılığı ya da organlara vereceği olası zararlar konusunda henüz yeterli düzeyde araştırma yapılmadı.
İnsanoğlunun yapması gereken aslında ortada. Polimerler bizden değil o nedenle bünyemizde bulunmaması gerekiyor. Bu nedenle IAEA’nın yürüttüğü çalışmaların dünyaya yayılması ve ne kadar zor olsa da plastik üretimine dikkat çekici bir sınıflama ve sınırlama gerekiyor. Ülkemizin de en kısa zamanda bu çalışmalar içinde yer alması elzemdir.
Levent Aslan.
01/11/2023
Yorum Yap