HÜCRESEL SAĞLIĞIN SIRLARI
Çok enteresan bir hikâye, okuduğunuzda etkileneceksiniz. Siz de bir düşünün bakalım, hücre sağlığı ile bakır bobin arasında ilişki kurabilecek misiniz? Bundan yüzyıl önce başladı her şey.
Alternatif tıp ve biyoelektromanyetik alanında Georges Lakhovsky kadar güçlü yankı uyandıran çok az isim vardır. Çığır açan buluşu Çok Dalgalı Osilatör (MWO), sağlık ve zindelik için devrim niteliğinde bir yaklaşım vaat ederek hem şifacıların hem de araştırmacıların hayal gücünü büyülemeye günümüzde bile devam ediyor. Peki ama bu esrarengiz cihaz tam olarak nedir ve hücrelerimizi canlandırmak için elektromanyetik frekansların gücünden nasıl yararlandığını iddia ediyor?
Bir Fikrin Doğuşu
1920'li yılların başlarındaki Paris’i hayal edin. Havada bilimsel keşiflerin heyecanı ve tıpta yeni bir çağın vaatlerinin yaydığı elektriği hissediyorsunuz. Böylesine coşkulu bir atmosferin ortasında, Georges Lakhovsky adında Rusya doğumlu bir mühendis, hücresel sağlık anlayışımızı zorlayacak bir yolculuğun henüz başlangıcında.
17 Eylül 1869'da bugünkü Litvanya'da doğan Lakhovsky'nin biyoelektromanyetik alanında öncü olmaya giden yolu hiç de sıradan değildi aslında. Paris Teknik Üniversitesi'nde aldığı eğitim, elektromanyetik alanlara duyduğu yoğun ilgiyi tetikleyerek çığır açan çalışmalarına zemin hazırlıyordu.
Lakhovsky'nin evreka anı hani o zihninde parlak bir ışığın çakma anı beklenmedik bir kaynaktan geldi. Mütevazı sardunya bitkisiydi Lakhovsk’ye ilham veren. Paris'teki bir bahçenin zorlu ortamında gelişen bu dirençli bitki örtüsünü gözlemlerken aklına radikal bir düşünce gelmişti;
Ya yaşamın sırrı karmaşık kimyasal süreçlerde değil de elektromanyetik enerjinin ince titreşimlerinde yatıyorsa? Bu arada hemen bir parantez açalım, yakın geçmişte yapılan deneylerde bazı yapay hücrelerin elektrikle canlandığını hatta çoğaldığını hatırlatmak istiyorum.
Bu ilham kıvılcımı Lakhovsky'yi hayatının çalışmasının temel taşını oluşturacak bir teori geliştirmeye yöneltti. Ona göre, her canlı hücrenin, özünde, elektromanyetik radyasyonlar yayabilen ve alabilen küçük bir salınım devresi olmalıydı. Ama işin can alıcı noktası şuydu; Lakhovsky, bu hücresel salınımlar doğal frekanslarıyla uyumsuz hale geldiğinde hastalıkların ortaya çıktığına inanıyordu.
Georges Lakhovsky
Çok Dalgalı Osilatör: Şifa Veren Frekansların Senfonisi
Şimdi Lakhovsky'nin magnum opus'u olan Çok Dalgalı Osilatör'e gelelim. Eş merkezli bakır halkalar ve bir Tesla bobin jeneratörü içeren bu cihazın tasarımı, vücudu bir dizi elektromanyetik frekans denizine daldırmayı amaçlıyordu. Burada Lakhovsky’nin amacı neydi? Vücudun hücreleriyle rezonansa girerek doğal, sağlıklı titreşimlerini yeniden keşfetmelerine yardımcı olmak istiyordu elbette.
Peki ama vücudun hücresel orkestrasını akort etmek için nasıl bir yol izlenmesi gerekiyordu? İşin odak noktası burada aslında. Lakhovsky'nin dahiyane buluşu, sadece tek bir frekans değil, bütün bir spektrum yayan bir cihaz yaratmak oldu. Hedeflediği, vücudunuzdaki her hücreye kendi kişisel akort çatalını vermek ve iyileştirici titreşimlerin kakofonisi arasında mükemmel perdesini bulmasını sağlamak gibi bir şeydi. Ancak burada farklı frekansların farklı etkileri olabileceğini düşünmek de yerinde bir düşünce olur. Acaba hangi frekansta sağlığımızı yakaladığımızı anlayacaktık?
Lakhovsky yüksek frekanslı elektriksel fenomenler üzerine çalışan Nikola Tesla ile karşılaştığı zaman kendisi üzerinde derin bir etki bırakmıştı. Bu karşılaşma Lakhovsky’nin (MWO) Çok Dalgalı Osilatör’ün tasarımında büyük ölçüde etkisi olmuştu. Cihaz, yüksek voltajlı, yüksek frekanslı elektrik sinyalleri üreten bir Tesla bobin jeneratörü içeriyordu. Bakır borulardan yapılmış özel olarak tasarlanmış antenler bu sinyalleri ileterek elektromanyetik enerjinin hem vericisi hem de alıcısı olarak görev yapıyordu.
1925 yılında Lakhovsky, bakır anten tüplerine argon gazı ekleyerek MWO'da önemli bir iyileştirme yaptı. Bu yenilik cihazın performansını artırmayı amaçlıyordu.
Bitkiden Hastaya: Çok Dalgalı Osilatör’ün (Multi-Wave Oscillator) Yolculuğu
Lakhovsky'nin heyecan içinde bitkilerle yaptığı ilk deneyler şaşırtıcı sonuçlar vermişti. MWO'nun elektromanyetik alanına maruz kalan sardunyalar sadece kanser aşılamasından kurtulmakla kalmadı, aynı zamanda normal boyutlarının iki katına kadar büyüyerek gelişti. Bu umut verici sonuçlar kısa sürede insan deneylerine yol açtı ve Lakhovsky artritten kansere kadar geniş bir yelpazedeki rahatsızlıkların tedavisinde başarı sağladığını bildirdi.
“Göğüs, mide, karaciğer ve bağırsak kanserlerinin yanı sıra çeşitli diğer hastalıkları da tedavi ettim.”
Georges Lakhovsky
Ama işte burada işler karışıyor. Başlangıçtaki coşkuya ve bildirilen başarılara rağmen, MWO tıp camiasında hiçbir zaman yaygın bir kabul görmedi. MWO zamanının öncüsü müydü, yoksa gerçekçi olmayan bir vaat miydi?
Teorik Çerçeve: Ayarlanmış Rezonans Devreleri Olarak Hücreler
Lakhovsky'e göre her hücrenin çekirdeği içinde DNA kendi kendini indükleyen bir bobin gibi davranıyordu. DNA filamentinin sarmal yapısının, yalıtkan ortamla çevrili bir bobin gibi davrandığını gözlemlemişti. Lakhovsky'nin teorize ettiği bu konfigürasyonda, DNA ayarlanmış bir devre gibi belirli frekanslarda elektromanyetik salınımlar yayabilir ve alabilir.
Lakhovsky bu kavramı tüm hücreye genişleterek, hücrelerin ayarlanmış rezonans devreleri gibi işlev gördüğünü öne sürdü. Hücre çekirdeklerini elektromanyetik enerji ile uyararak, elektromanyetik indüksiyon yoluyla bir yük oluşturabileceğine ve böylece alandaki her hücrenin enerji seviyesini ve canlılığını aynı anda yükseltebileceğini düşünmekteydi.
Bu hücresel rezonans teorisi Lakhovsky'nin sağlık ve hastalık yaklaşımının temelini oluşturmuştur. Lakhovsky, radyasyonun yaşamın kendisini doğurduğunu, sürdürdüğünü ve salınımsal (frekans) dengeyi bozduğunda onu bozduğunu savunmuştur. Bu bakış açısına göre, hastalık ve rahatsızlık hücrelerin kendi doğal frekanslarıyla uyum içinde olmamasından kaynaklanmaktadır.
Miras Yaşamaya Devam Ediyor
Net bir başarı gelmese de günümüzde Lakhovsky'nin çalışmaları yeni nesil araştırmacılara ve alternatif sağlık uygulayıcılarına ilham vermeye devam ediyor. Çoklu Dalga Osilatör’ün (MWO) arkasındaki ilkeler, çeşitli frekans terapisi biçimlerine zemin hazırlamış olup, savunucuları ağrının giderilmesinden bağışıklık fonksiyonunun geliştirilmesine kadar çeşitli faydaları olduğunu iddia etmektedir.
MWO'nun etkilerine ilişkin raporlarda, özellikle kafatası travmasından kaynaklanan sefalalji gibi kronik ağrı durumlarında önemli ölçüde ağrıyı kestiğine dair bulgulara rastlanmıştır. Kullanıcılar ayrıca, cihazın hücresel aktiviteyi uyarma ve metabolik fonksiyonları iyileştirme kabiliyetine atfedilen çeşitli yaralanma ve hastalıklardan iyileşme süreçlerinin ve iyileşme sürelerinin arttığını belirtmişlerdir.
Yine de bilim dünyası bu teori hakkında bölünmüş durumda. Eleştirmenler MWO'nun etkilerinin plasebodan başka bir şey olmadığını savunurken, destekçileri anekdotsal kanıtlara ve potansiyelinin kanıtı olarak büyüyen biyoelektromanyetik alanına işaret ediyor.
Peki, gerçek nerede yatıyor? Bilim ve tıp alanındaki pek çok öncü fikirde olduğu gibi, cevap siyah ve beyaz olmayabilir. Ancak MWO, insan yaratıcılığının ve yaşamın ve sağlığın gizemlerini anlamaya yönelik bitmek bilmeyen arayışımızın bir kanıtı olduğu kesindir.
Frekansın Geleceği
Tıp teknolojisinde yeni bir çağın eşiğinde dururken, insan merak etmeden duramıyor: Lakhovsky'nin hücresel rezonans hakkındaki teorileri, iyileşmede yeni sınırların kilidini açmanın anahtarı olabilir mi? Kuantum fiziğindeki ilerlemeler ve vücudun biyoelektrik doğasına dair artan anlayışımızla, nihayet elektromanyetik tedavilerin potansiyelini tam olarak keşfetmeye hazır mıyız?
İnsan biyolojisi ve yaşamı devam ettiren güçlerin karmaşık dansı hakkında daha fazla şey öğrenmeye devam ettikçe Georges Lakhovsky'nin çılgın fikirlerinin aslında o kadar da çılgın olmadığını görebiliriz. Çok Dalgalı Osilatör, insanların ne kadar yaratıcı olabileceğinin ve sağlığımızı ve refahımızı iyileştirmek için doğanın temel güçlerini anlamaya ve kullanmaya ne kadar uzun zamandır çalıştığımızın harika bir örneğidir.
Levent Aslan
Kaynak : Subtle Enegry
29 Eylül 2024
Yorum Yap