Kasabanın Altı Günü ile başlayan Kasaba Serisi KİTAPLARI Kasabanın Tanrıları ile devam etmektedir. Kasabayı bir kubbe gibi saran yüksek güçlü bir çeşit elektromanyetik alan sabaha karşı kasabaya giren Atahan'ın biyofizik yapısını bozmuş, atomaltı parçacıklar seviyesinde bedeninin durumunu kararsızlaştırmıştı. Bu özelliğinin farkına kasabadan kaçarken şahit olacak, uzun bir süre bu acayipliğin etkisinden çıkamayacaktı.

---

Kasaba üçlemesinin ilk kitabını 1990’lı yılların sonuna doğru kaleme almıştım. O  günden bu yana çok zaman geçti ve nihayet ikinci kitap Kasabanın Tanrıları da meydana çıkmış oldu.

Kasabanın Altı Günü’nü çok saygı duyduğum ve aynı zamanda kısa bir süreliğine tanışmış olsam da çok sevdiğim polisiye roman yazarı Osman Aysu, İnkılap kitabevine tanıttı. Osman Aysu’yla nasıl tanıştığım da ben de zaman içinde biraz hüzünlü bir öyküye dönüştü ama tabii ki asıl konumuz bu değil. Kaldığımız yerden devam edelim. Osman Aysu kitabım için söylenilen bir sözü bana aktardığında çok sevinmiştim. “Aynı King gibi yazmış” ben bu sözle havaya uçmuştum o zamanlar. Ancak bir de işin ticari boyutu vardı. Kitabımın satış rakamları harika değildi. Kitabın merak uyandırıcı bir şekilde bitişi okuyanların ilgisini çekmiş İnkılap Yayınevine devamını soranlar olmuştu. Tabii ben bütün bu bilgilere çok sonradan ulaştım. Yayınevi tamamen ticari olduğunu düşündüğüm nedenle benden ikinci kitabı talep etmeyince ben de bir süre ara vermemin iyi olacağına karar verdim.

Kasaba serisi benim için uzunca bir süre arka planda kaldı. Zira yazdığım devam kitabının (Kasabanın Tanrıları)  eleştirisinde Sayın Ömer Türkeş de kitap tasarımının biraz karmaşık olduğunu belirtmişti satır aralarında. Ben bu yorumu dikkate alarak başka fikirlere yelken açtım. Kasaba serisine tamamen ara vermiştim. Zamansız Mekanlar ve onunla bağlantılı Bedensizler ortaya çıktı bu yaklaşık on beş yıllık uzun süre içinde. Eh bir yandan da iş hayatım sürdüğü için bunu normal görüyürum. Fikir de zihnimde olgunlaşınca artık Kasaba Serisinin nasıl devam etmesi gerektiğine karar verdim. Üstelik bunu yazarken üçüncü kitap da kafamda oluşmuştu. Kasabaya Dönüş, serinin üçüncü kitabı. İlla ki o yıkıntı haline gelen, yolları baypas edilerek haritadan silinen kasabaya dönmek kahramanımız için şarttı. Çünkü onu oraya çeken bir şey vardı. Ne orada yaşananlar ne de gizli askeri üs. Bambaşka gizemli bir şey onu huzursuz ederek, oraya çağırıyordu.

Ayrıca biri kahramanımız Atahan’la birlikte kasabadan kaçan ve Tanrıların eline düşmemeyi başaran beş çocuğun akıbeti de var. Sanki onlar başka bir kitap konusu ama o zaman seri dört kitaba çıkmış olacak. Görünen o ki Kasaba Serisinin kaç kitapla biteceğini zaman gösterecek.