EKONOMİ SÖZLÜĞÜ – DEFLASYON NEDİR?

EKONOMİ SÖZLÜĞÜ – DEFLASYON NEDİR?

Deflasyon, enflasyonun aksine fiyatların düşmesi para biriminin satın alma gücündeki artıştır. Eğer uzun dönemli bir deflasyondan söz ediyorsak bunun nedeninin verimlilikte ve mal ve hizmet arzında bir artış olduğunu söyleyebiliriz. Dünya üzerinde en uzun süreli deflasyon Japonya’da gerçekleşmiştir. Ancak toplam talepte bir azalma; veya para ve kredi arzında bir azalma dahil olmak üzere birçok farklı faktör de deflasyona sebep olabilir.

Deflasyon, enflasyonun aksine fiyatların düşmesi para biriminin satın alma gücündeki artıştır. Eğer uzun dönemli bir deflasyondan söz ediyorsak bunun nedeninin verimlilikte ve mal ve hizmet arzında bir artış olduğunu söyleyebiliriz.

Deflasyon Hakkında Önemli Çıkarımlar

Deflasyon, fiyatların yükseldiği enflasyonun aksine, bir ülkedeki genel fiyat seviyelerinin düşmesidir.

Genellikle para ve kredi arzındaki daralmayla ilişkilendirilir, ancak üretimde artan verimlilik ve teknolojik gelişmeler nedeniyle fiyatlar da düşebilir.

Üretim verimliliğinde artış, genel talepteki düşüş ya da ekonomideki kredi hacmindeki azalma gibi sebeplerin biri ya da bir kaçı bir araya gelerek deflasyona neden olabilir.

Deflasyon çoğu zaman ekonomi için açık bir şekilde olumlu bir eğilimdir, ancak belirli koşullar altında ekonomide bir daralma ile birlikte de ortaya çıkabilir.

Borç kaynaklı varlık fiyat balonlarının hâkim olduğu bir ekonomide deflasyon, geçici bir mali krize ve borç deflasyonu olarak bilinen spekülatif yatırımların tasfiye dönemine yol açabilir.

Ekonominin, fiyat seviyesinin ve para arzının deflasyonda veya enflasyonda olması farklı yatırım seçeneklerinin cazibesini değiştirir.

 

Deflasyonu Anlamak

Hepimizin bildiği gibi birçok ülkede tüketici fiyatlarındaki değişiklikler, çeşitli mal ve ürünlerden oluşan bir sepetteki değişikliklerin bir endeksle kıyaslanarak takip edilir. ABD dahil olmak üzere Türkiye’de de Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) enflasyon oranlarının değerlendirilmesinde en sık başvurulan endekstir. Bir dönemdeki endeksin bir önceki döneme göre daha düşük olması, fiyatların genel seviyesinin düştüğünü gösterir ancak ekonominin deflasyon yaşadığını göstermez. Bu durum aldatıcı olmasın. Negatif veriler yani fiyatlar genel seviyesinde düşüş görüyorsak deflasyondan söz edebiliriz. Şimdi bir önceki yıl TÜFE %4 civarında belirlenmiş olsun. İzleyen yılın da enflasyon oranı %2 olsun. Bu durum bize deflasyon işareti vermez. Ne zaman ki fiyat artışları durur ve geriler işte deflasyondan söz edeceğimiz zaman bu zamandır.

Fiyatlardaki bu genel düşüş, negatif seyir halk için iyi bir şeydir çünkü tüketicilere daha fazla satın alma gücü verir. Hatta gıda ve enerji gibi bazı ürünlerdeki ılımlı düşüşler nominal tüketici harcamalarını artırmada bir dereceye kadar olumlu etki yaratmaktadır. Bu temel ihtiyaç maddelerinin ötesinde, tüm fiyatlarda genel ve kalıcı bir düşüş sadece insanların daha fazla tüketmesini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda paranın bir değer saklama aracı olarak işlevini artırarak ve reel tasarrufu teşvik ederek ekonomik büyüme ve istikrarı da destekler.

İstenmeyen durum hızlı deflasyondur. Bu ekonomik faaliyette kısa vadeli bir daralmayı işaret edebilir. Genel olarak bu durum, bir ekonominin ağır borç yükü altında olması ve spekülatif yatırımları finanse ederek varlık fiyatlarını şişirmek için kredi arzının sürekli genişlemesine bağımlı olması ve ardından kredi hacmi daraldığında, varlık fiyatları düştüğünde ve spekülatif aşırı yatırımlar tasfiye edildiğinde ortaya çıkabilir. Bu süreç bazen borç deflasyonu olarak da bilinir ve halkın geneli ile ilgili değildir. Halkı olumlu şekilde etkileyen deflasyon tamamen üretim teknolojilerinin iyileştirilmesinden ve kitlesel üretimleri üretici maliyetlerini arttırmadan meydana gelen deflasyondur. Demek ki bu noktada önemli olan şirketlerin üretim teknolojilerini üst düzey iyileştirmesi gerekmektedir.

Bu bakış açısıyla ve normalde deflasyon sağlıklı, büyüyen bir ekonominin olumlu bir özelliğidir ve teknolojik ilerlemeyi, artan bolluğu ve yükselen yaşam standartlarını yansıtır.

Spekülasyon tamamen kapitalist sistemin sermaye güçlerine tanıdığı bir olanaktır ve bu güçler ülkelerin enflasyonlarını arttırdığı gibi kısa süreli deflasyona da sokabilir.

 

Deflasyon: Nedenleri ve Etkileri

Yaygın bir deyişe göre enflasyon, ekonomide çok fazla paranın yeterince malı kovalamasının bir sonucuysa, deflasyon da tersine, artan mal ve hizmet arzının sabit veya daha yavaş büyüyen bir para arzı tarafından kovalanması olarak anlaşılabilir.

Bu da deflasyonun ya mal ve hizmet arzındaki bir artıştan ya da para ve kredi arzındaki bir artış (veya azalış) eksikliğinden kaynaklanabileceği anlamına gelir. Her iki durumda da, eğer fiyatlar aşağı doğru ayarlanabiliyorsa, bu genel olarak düşen bir fiyat seviyesiyle sonuçlanır. 

Bir ekonomide mal ve hizmet arzındaki artış tipik olarak teknolojik ilerleme, yeni kaynakların keşfi ya da verimlilik artışından kaynaklanır.

Tüketicilerin satın alma gücü zaman içinde artar ve ücretlerinin ve iş gelirlerinin artan değeri daha fazla ve daha kaliteli mal ve hizmet satın almalarına, kullanmalarına ve tüketmelerine olanak tanıdığı için yaşam standartları yükselir. Bu, bir bütün olarak ekonomi ve toplum için açık bir şekilde olumlu bir süreçtir.

Zaman zaman bazı ekonomistler düşen fiyatların tüketicileri gelecekte daha düşük fiyatlar ödemek için alımlarını bekletmeye veya ertelemeye teşvik ederek tüketimi paradoksal olarak azaltacağı korkusunu dile getirmişlerdir; ancak verimlilik, teknoloji veya kaynak mevcudiyetindeki gelişmeler nedeniyle düşen fiyatların eşlik ettiği normal ekonomik büyüme dönemlerinde bunun gerçekten meydana geldiğine dair çok az kanıt vardır.  (Aslında deflasyon dönemlerinde tüketimin paradoksal olarak düştüğüne dair bir kanıt yoktur ve sistemin tamamen deflasyon içine düşmemek için elinden geleni yapmasındandır. Çünkü dünya üzerinde böyle bir beklentiyi oluşturabilecek en uzun deflasyon sadece Japonya’da meydana gelmiştir ve Japon ekonomisinin hasar aldığından söz edebilir miyiz diye durup bir düşünmek lazım.)

Dahası, tüketimin büyük çoğunluğu gıda, giyim, konut hizmetleri, ulaşım ve sağlık hizmetleri gibi tüketiciler istese bile geleceğe kolayca ertelenemeyecek mal ve hizmetlerden oluşmaktadır.

Bu temel ihtiyaçların ötesinde, lüks ve isteğe bağlı harcamalar için bile tüketiciler ancak fiyatlardaki düşüş oranının gelecekteki tüketime kıyasla şimdiki tüketime yönelik doğal zaman tercihlerinden daha ağır basmasını bekledikleri takdirde cari harcamalarını azaltmayı seçeceklerdir.

Düşen fiyatlardan zarar görecek tek tüketici harcaması türü, fiyatlar düştükçe sabit borcun reel değeri zaman içinde artacağından, rutin olarak büyük borçlar alınarak finanse edilen kalemler olacaktır.

 

Borç, Spekülasyon ve Borç Deflasyonu

Belirli koşullar altında deflasyon, ekonomik kriz dönemlerinde ve sonrasında da ortaya çıkabilir. Burada enflasyonun nasıl meydana geldiğini ve nasıl durdurulmaya ardından deflasyona geçişi inceleyeceğiz.

Bir ülkede para arzını arttırmaya yetkili olan otorite ya da kurumlar para arzını (ucuz kredi sunarak) arttırdığını varsayalım. Para arzının sürekli genişlediği ekonomide paranın bir kısmı ticari faaliyetlere, tüketici harcamalarına ve finansal spekülasyona (finansal yatırım diyebiliriz bu işleme) yönelir. Ancak bu bolluk emtia fiyatlarına, kiralara, ücretlere, tüketici emtia fiyatlarına ve varlık fiyatlarına artış olarak yansır. Öyle ya sistemin oyuncuları cebinizdeki paranın farkındadır ve onun olabildiğince fazlasını almaya çalışır. Bu durum hepimizin tanıdığı ENFLASYON’dur.   

Giderek daha fazla yatırım faaliyeti, temelde sağlam ekonomik faaliyetler yerine finansal ve diğer varlıkların fiyat artışına ilişkin spekülasyon biçimini almaya başlar. Yani arz fazlası spekülasyon miktarına eşit olur ve sürekli varlık değerleri yükselir. Bu da varlıkları içine alan bir balona dönüşür ve bu balon içindeki varlıklarla yükselmeye devam eder.

Bağımlılık yaratan bu durum daha fazla borçlanmaya neden olur. Dolaşımdaki para kolay ulaşılabilir uyuşturucu gibidir. Etkisinden uzun süre çıkılmaz. Toplum giderek kendi kendini finanse etmek yerine borçlanarak finanse etmeye başlamıştır artık. Ancak sorunlar da bu doyum noktasında olgunlaşmaya başlar. İşte bazı ekonomistlere göre bu koşullar borç deflasyonunun başlaması için uygundur.

Oysa tablo şudur. İşletmelerin borç yükü ağırlaşmıştır. Tüketicilerin kaldıramayacağı kadar borcu vardır. İpotekler, ödenmeyen araç kredileri, işletme kredilerinde temerrütler ekonomiyi ağırlaştırır. Ödenmeyen borçlar borçlunun canı çıkana kadar tahsil edilmeye çalışılır kalanı tasfiye edilir. Bu da bankaların bilançolarının sarsılmasına neden olsa da günümüzde her zaman kar ederek ayakta kalmayı başarırlar. Ancak geçmiş dönemlerde alacaklıların (işte para/kredi arzını sağlayanların) paralarını çekmek istemesi durumunda bu bankalar ya da finansal kuruluşlar yok olma tehlikesi geçirecek kadar ağır finansal yüklerin altına girmiş olur, çökmeye başlarlar ve gittikçe borçluları çaresiz hale düşürecek likidite darlığına girilir.

Tüm bunlar yaşadığımız, kapitalist sistemin toplumlara yaşattığı gerçeklerdir.  Sonrasında ekonomiyi kendi formülleriyle yönetenler der ki;

“Para ve kredi arzındaki bu azalma, tüketicilerin, işletmelerin ve spekülatif yatırımcıların borçlanmaya devam etme ve varlık ve tüketim malları fiyatlarını artırma kabiliyetini azaltır, böylece fiyatlar yükselmeyi durdurabilir veya hatta düşmeye başlayabilir.”

Düşen fiyatlar borçlu işletmeler, tüketiciler ve yatırımcılar üzerinde daha da fazla baskı yaratır çünkü gelirlerinin, gelirlerinin ve teminatlarının nominal değeri fiyat deflasyonu yoluyla düşerken borçlarının nominal değeri sabit kalır. Ve bu noktada, borç ve fiyat deflasyonu döngüsü kendi kendini besler.

Yakın vadede, bu borç deflasyonu süreci bir iş başarısızlığı dalgasını, kişisel iflasları ve artan işsizliği içerir. Ekonomi bir durgunluk yaşar ve borçla finanse edilen tüketim ve yatırım düştükçe ekonomik çıktı yavaşlar. İşte bu deflasyon aslında kalıcı değildir ve toplum lehine hiç değildir. Çünkü yeniden ve ilk fırsatta yükselme eğilimindedir.

İngiliz ekonomist John Maynard Keynes, varlık sahiplerinin varlık fiyatlarının düştüğünü görüp yatırım yapma isteklerini azalttıkları durgunluk dönemlerinde aşağı yönlü ekonomik kötümserlik döngüsüne katkıda bulunduğuna inandığı için deflasyona karşı uyarıda bulunmuştur. Gördüğünüz gibi iktisat kitaplarını teorileriyle süsleyen ekonomistlerin her zaman dikkate aldığı şey aslında büyük sermaye gruplarının güç kaybetmesine engel olacak uyarılarda bulunmaktır.

Artık yeni nesil ekonomistler deflasyona ilişkin eski yorumlara karşı çıkmaktadır. Hatta öyle ki enflasyonun gerçek kaynağının şirketler olduğunu da iddia ediyorlar. Ekonomistler Andrew Atkeson ve Patrick Kehoe tarafından 2004 yılında yapılan çalışma da dahil olmak üzere deflasyon ve fiyat deflasyonunun yararlılığı konusunda çeşitli görüşler mevcuttur. Atkeson ve Kehoe, 17 ülkeyi 180 yıl boyunca inceledikten sonra, 73 deflasyon döneminden 65'inde ekonomik gerileme olmadığını, 29 depresyondan 21'inde ise deflasyon meydana gelmediğini tespit etmiştir. Bu bile aslında sermayenin spekülasyon gücünün ekonomik krizlerden enflasyonu daha fazla tercih ettiğini görebiliriz.

 

Levent Aslan

24 Eylül 2024 

Levent ASLAN

Levent ASLAN

Yazar

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

EKONOMİ SÖZLÜĞÜ - DEZENFLASYON EKOFİN

EKONOMİ SÖZLÜĞÜ - DEZENFLASYON

EKONOMİ SÖZLÜĞÜ – STAGFLASYON NEDİR? EKOFİN

EKONOMİ SÖZLÜĞÜ – STAGFLASYON NEDİR?

EKONOMİ SÖZLÜĞÜ – DEVALÜASYON NEDİR? EKOFİN

EKONOMİ SÖZLÜĞÜ – DEVALÜASYON NEDİR?

EKONOMİ SÖZLÜĞÜ - ENFLASYON EKOFİN

EKONOMİ SÖZLÜĞÜ - ENFLASYON

Yorum Yap