DYATLOV GEÇİDİ OLAYI
Rusya'nın kuzey Ural Dağları'ndaki Kholat Syakhl dağında dokuz Sovyet yürüyüşçünün gizemli ölümünü anlatır. Trajik ve bir o kadar da ürkütücü olay, 1 ve 2 Şubat 1959 tarihlerinde gerçekleşti ve tüm cesetler o yılın Mayıs'ına kadar kurtarılamadı. O zamandan beri, olayın gerçekleştiği bölge, kayak grubunun lideri Igor Dyatlov'un adına atıfta bulunarak “Dyatlov Geçidi” olarak adlandırılıyor. Bölgede yaşayan Mansi kabilesi de burayı ana dillerinde “Ölüler Dağı” olarak adlandırıyor.
İşte bu yazımda, toparlayabildiğim kadar bilgiyle Kholat Syakhi dağında feci şekilde hayatını kaybeden 9 Rus yürüyüşçünün başına gelenlerin olası açıklamalarını özetledim. Böylesine bazı ölümcül olayların hep bir kurtulanı olduğu için girişte on kişilik ekibin nasıl dokuz kişi kaldığını da anlayacaksınız.
Olayın başlangıcı Ural Politeknik Enstitütüsü’ndeki bir grup mühendislik öğrencisinin dağcılıktaki seviyelerini 2’den 3’e çıkarmak isteyişlerine dayanır. Ural Politeknik Enstitüsü bu gün Ural Federal Üniversite olarak anılmaktadır. Sekizi erkek ikisi kadın öğrenci grubunun isimleri sırayla belirtilmiştir.
Dyatlov Grubu spor kulübü üyeleriyle 27 Ocak'ta Vizhai'de
Igor Alekseievich Dyatlov, grup lideri, 13 Ocak 1936, 23 yaşında öldü.
Yuri Nikolaievich Doroshenko, 29 Ocak 1938, 21 yaşında öldü.
Lyudmila Alexandrovna Dubinina, 12 Mayıs 1938, 20 yaşında öldü.
Yuri (Georgiy) Alexeievich Krivonischenko, 7 Şubat 1935, 23 yaşında öldü.
Alexander Sergeievich Kolevatov, 16 Kasım 1934, 24 yaşında öldü.
Zinaida Alekseevna Kolmogorova, 12 Ocak 1937, 22 yaşında öldü.
Rustem Vladimirovich Slobodin, 11 Ocak 1936, 23 yaşında öldü.
Nicolai Vladimirovich Thibeaux-Brignolles, 8 Temmuz 1935, 23 yaşında öldü.
Semyon (Alexander) Alekseevich Zolotaryov, 2 Şubat 1921, 38 yaşında öldü.
Yuri Yefimovich Yudin, yolculuk kontrolörü 19 Temmuz 1937, ve hayatta kalan tek kişiydi. 27 Nisan 2013 tarihinde 75 yaşında öldü.
Keşif gezisinin amacı, 300 km’lik bir mesafeyi aşarak Otorten Dağı’na ulaşmaktı. Bu rota, Şubat ayında, Kategori-III olarak tahmin edildi ki bu da en zor yürüyüş anlamına geliyor. Bu yürüyüşü dönüşünde okullarında kategori III sertifikaları hazırlanmış onları bekliyordu aslında. Çünkü Dyatlov’un liderliğini yaptığı kayak grubu için bu zorluk derecesi sorun teşkil etmiyordu, tüm üyeler uzun kayak turlarında ve dağ gezilerinde deneyimliydi.
Ekip, 25 Ocak 1959 sabahı erken saatlerde trenle Sverdlovsk Oblast bölgesindeki Ivdel'e gitti. Oradan kamyonla kuzeydeki son köy olan Vizhai'ye geçtiler. Grup 27 Ocak'ta Vizhai'den Otorten'e doğru yürüyüşe başladı. Ertesi gün, bir üye, Yuri Yudin, meydana gelen birden fazla rahatsızlığı yüzünden (diz ve eklem ağrısı) keşif gezisinden ayrıldı. Romatizma ve doğuştan gelen bir kalp kusuru da dahil olmak üzere birden fazla sağlık sorunu olduğu için yürüyüşü tamamlayamayacağından korkan Yuri Vizhai’ye geri döndü. Takımın geri kalanı yoluna devam etti. Dyatlov, sefer sırasında spor kulüplerine 12 Şubat'ta bir telgraf göndereceğini bildirmişti.
Dyatlov Grubu spor kulübü üyeleriyle 27 Ocak'ta Vizhai'de.
Ekip, 31 Ocak'ta Otortem dağının zirvesine son tırmanış için hazırlandı. Ertesi gün, sert hava onları durmaya zorladı ve son denemelerinden önce kamp yapmaya karar verdiler. Ural Dağı'nın yamacında bir kamp kuruldu. Oysa Bir buçuk kilometre daha aşağıda, ormanlık alanda kamp yapmak daha iyi bir seçim olacaktı. Belki Dyatlov dağın yamacında kamp kurmayı deneyimlemek istemişti ya da ters yöne giderek pozisyonlarını kaybetmekten çekinmişti, bunu kimse bilmiyor.
Bu noktadan sonra gruba ne olduğu bir bilinmez olarak kalıyor...
12 Şubat geldi, geçti ve Yudin ya da spor kulübü tarafından hiçbir mesaj alınmadı. Yudin, insanlara Dyatlov'un kendisine yolculuklarının biraz daha uzun sürebileceğini söylediğini aktarında kırmızı bayrak açılmadı.
20 Şubat'ta grubun aileleri endişelenmeye başladı. Haber göndermeleri bu kadar uzun sürmemeliydi ve bir kurtarma operasyonu talep ettiler. İlk kurtarma grupları gönüllü öğrenciler ve öğretmenlerden oluşuyordu. Ordu ve polis güçleri kısa sürede müdahale etti ve kayıp dağcıları helikopterler de aramaya başladı.
26 Şubat'ta arama ekipleri, grubun terk edilmiş ve ağır hasar görmüş çadırına rastladı. Çadırı bulan öğrenci Mikhail Sharavin, “Çadır yarı yıkılmış ve karla kaplanmıştı. Boştu ve grubun tüm eşyaları ve ayakkabıları geride kalmıştı.” Daha fazla araştırma yapıldığında, çadırın içeriden kesilerek açıldığını öğrendiler. Çadırın içinde, arama yapanlar soğuk hava ekipmanlarını buldular; ceketler, eldivenler, pantolonlar ve diğer sıcak tutan giysiler. Ural Dağları'nda Şubat ayı göz önüne alındığında, ortalama 2.1 ° F (-16 C) sıcaklığa sahip olması bir gariplik olarak dikkat çekmiştir. Ayrıca pusulalar, üç balta ve iki Fin bıçağı da dahil olmak üzere navigasyon malzemeleri buldular.
Ayak izleri buldular, tek bir ayakkabı, sadece çorap giyen ve hatta yalın ayak insanların bıraktığı sekiz ila dokuz takım. Bu ayak izleri onları yakındaki bir ormanın kenarına, neredeyse bir mil (1600 metre) kuzeydoğuya götürdü, ancak yaklaşık 1.600 fit (487 metre) sonra izler karla kaplanmıştı.
Ekibin kullandığı çadır.
Ormanın kenarındaki büyük bir sedir ağacının altında, küçük bir ateşin görünür kalıntılarıyla 23 yaşındaki Yuri (Georgiy) Alekseyeviç Krivonischenko ve 21 yaşındaki Yuri Nikolayevich Doroshenko'nun cesetleri vardı. Ağacın dalları kırıktı ve ağacın kabuğunun çatlaklarına gömülü insan eti vardı, bu da birinin veya her ikisinin de tırmanmaya çalıştığını, ancak çiftin sadece iç çamaşırlarıyla olduğunu ve ayakkabılarının olmadığını gösteriyordu. Elleri ya da onlardan geriye kalanlar kanlı yığınlardan başka bir şey değildi.
Yuri Krivonischenko (23)
Kampa geri dönerken, arama ekibi üç ceset daha buldu. 23 yaşındaki Igor Alekseyevich Dyatlov, 22 yaşındaki Zinaida Alekseevna Kolmogorova ve 23 yaşındaki Rüstem Vladimirovich Slobodin. Dyatlov'un cesedi ceketinin düğmeleri açık halde bulundu ve iki eli göğsüne sıkıca kenetlenmiş, yüzü küçük sıyrıklarla kaplıydı. Slobodin'in kafatasında kırık vardı, başının sol tarafını ikiye bölen 2.4 inçlik (6 cm) yaralanmaya rağmen, Slobodin'in hipotermiden öldüğüne inanılıyor. Kolmogorava'nın yüzünde birçok yara vardı, ancak elleri, donmanın yanı sıra sıyrıklarla birlikte bütün hasarı karşılamış gibi görünüyordu.
Rustem Sloboddin 23
Rustem Sloboddin 23
Yuri Doroshenko 21
Grubun geri kalan dört üyesi, 4 Mayıs'a kadar bulunamadı. Cesetler sedir ağacından 246 fit (75 metre) uzaktaki bir vadide 13 fit (4 metre) kar altında bulununca aramalar tamamlanmış oldu. Bulunan son dört dağcı daha iyi giyinmişti ve araştırmacılar, önce ölenlerin kıyafetlerini diğerlerine bıraktığına inanmıştı. Örneğin Semyon (Alexander) Alekseevich Zolotaryov, Lyudmila Alexandrovna Dubinina'nın taklit kürk mantosunu ve şapkasını giyerken, Dubinina'nın ayağı bir parça Yuri (Georgiy) Alexeyevich Krivonischenko'nun yün pantolonuna sarılıydı.
Zinaida Kolmogorova (22)
Nikolai Vladimirovich Thibeaux-Brignolles'in kafatasında büyük bir hasar vardı, kafatası ezilmiş gibi görünüyordu, ancak dışarıdan herhangi bir hasar yoktu. Zolotaryvov gözlerini ve oküler bölgenin yakınındaki yumuşak dokularını kaybetmişti. Kafatasında geniş bir yara vardı ve göğsü o kadar sıkışmıştı ki kaburgaları kırılmıştı. Alexander Kolevatov da gözlerinin yakınındaki ve kafatasındaki yumuşak dokularını kaybetmişti. Ayrıca kulağının arkasında kafatasında açık bir yara vardı.
Kolevatov ve Zolotaryov'un cesetleri. Semyon Zolotaryov'un boynundaki fotoğraf makinesine dikkat edin. Ayrıca bir elinde kalem, diğerinde küçük bir not defteri tutarken bulundu, ancak bir şey yazamadan öldü.
Dubinina ve Zolataryov'un her ikisinde de büyük göğüs kırıkları vardı. Dr. Boris Vozrozhdenny'ye göre, bu tür bir hasara neden olmak için gereken kuvvet bir araba kazasına eşdeğer olurdu, ancak cesetlerde kemik kırıklarıyla ilgili herhangi bir dış yara yoktu. Cesetlerin yüksek düzeyde bir basınca maruz kaldığı varsayılmaktadır.
Lyudmila Dubinina (22)
Kalan kanıtlar, kurbanların hepsinin son yemeklerinden sonra 6 ila 8 saat içinde öldüğünü göstermekteydi. Yürüyüşçüler için cenaze törenleri sırasında aileleri, sevdiklerinin vücutlarının doğal olmayan turuncu bir parıltı yaydığını ve 20'li yaşlarının başında olmalarına rağmen saçlarının bir kısmının ağardığını belirttiler. Yürüyüşçülerin, bulundukları sırada giydikleri kıyafetlerin test edilmesi sonucu son derece yüksek düzeyde radyasyon tespit edildi. Kamp alanında da radyasyon söz konusuydu.
Igor Dyatlov 23
Yürüyüşçülerin ölümlerine yol açan belki de bir Rus askeri test bölgesine rastlamış olmalarıydı. Ancak Rus makamları, müfettişlere bu bölgede herhangi bir test yapılmadığına dair güvence verdi.
Dava, suçlu bir tarafın bulunmaması nedeniyle Mayıs 1959'da oldukça hızlı bir şekilde kapatıldı. Sverdlovsk bölgesinin Kıdemsiz Adalet Müşaviri ve Ceza Savcısı Lev Ivanov tarafından yapılan resmi açıklama:
Sefer üyelerinin ölümleri, Igor Alekseievich Dyatlov’un bir dizi hatasından kaynaklandı. 1 Şubat'ta arazinin zorluğunu bilmesine rağmen saat 15.00'te zirveye tırmanmaya başladı. Ayrıca – ve bu Dyatlov'un bir sonraki hatasıydı – planlanan geçidin 500 m solunda, Zirve 1079 ile Zirve 880 arasında uzanan bir çizgi seçti. Böylece grup kendilerini Zirve 1079'un doğu yamacında buldu. Kuvvetli rüzgarlarda (ki bu bölge için tipiktir) ve eksi 25 santigrat derecelik düşük sıcaklıklarda zirveye çıkmak kalan gün ışığını kullandılar. Ancak Dyatlov kısa sürede kendini gecenin kötü koşullarında buldu. Bu yüzden sabaha tekrar yola çıkmak için çadırını 1079'un yamacına kurmaya karar verdi; Böylelikle kalan 10 km’yi aşmak için ormanla aralarındaki mesafe olan 1 km’yi yeniden geçmek zorunda kalmayacaklardı.
Cesetlerde dış yaralanmaların veya kavga belirtilerinin olmaması ve tüm değerli kaynakların terk edilmesinin yanı sıra, ölüm nedenlerine yönelik tıbbi muayenelerin sonuçlarını da ekleyerek; ölüm nedenlerinin ortaya çıktığı kararına varılmalıdır. Ölümler doğal bir felaket ya da ezici bir güçten dolayı meydana gelmiştir.
Hiçbir kurtulan olmadığı için günlüklerin ve kameraların da bize bilgi vermemesi yüzünden olay çözümsüz olarak kalır. Tarihin gizemli olaylar kitabında kendine ait sayfalarda yerini alan Dyatlov Geçidi Olayının çözümü için üretilen çeşitli hipotezleri ayrı bir yazıda kaleme alacağım.
Levent Aslan.
Yorum Yap