TAROT KARTLARINDAKİ SIRLAR
Tarot hepimizin için bir faldır diğer bir deyişle geleceği tahmin etmek için kullandığımız bir araç. Çıkış noktasına bakılırsa Tarot’un bu gün geleceği tahmin amacıyla kullanılması pek mantıklı gelmiyor kulağa. Zaten geleceği tahmin etmek bilimsel yöntemleri (sosyoloji, matematik, istatistik gibi bilimleri) kullanmak dışında ne zaman mantıklı olabilir ki? İşin içine büyüler, belki başka bir takım olağanüstü güçler sokmamız gerekir geleceği görebilmek için. Peki ya Tarot nedir? Ne amaçla yaratılmıştır? Ve Tarot ne amaçla kullanılmaktadır? Bu yazımızda tarihin derinliklerinden gelen gizemli Tarot kartları hakkında bildiklerimizi aktaracağız.
Beşinci yüzyılın ortalarına doğru, Avrupa'da daha henüz iskambil kâğıdı yokken, Bonifacio Bembo adlı bir ressam, Milano'lu Visconti ailesi için bir seri isimsiz ve numarasız kart resimledi. Bir İtalyan oyunu olan kart destesine "Tarocchi" adı verilmişti; Her biri 14 karttan oluşan dört takım ve daha sonra 'triomffi' yani 'koz' adı verilen farklı resimleri gösteren 22 kart. Günümüzde, bu 22 resimli kart, 'Papa' veya 'Hükümdar' olarak adlandırılıyor veya 'Şans Tekerleği’ örneğindeki gibi dinsel amaçlı olduğu düşünülüyor. Örneğin 'Kıyamet Günü' kartında çalınan boru sesiyle ölülerin mezardan kalkmaları gibi dinsel mitolojiye uygun görüntüler dikkat çeker…
Bazı kartlar, 'Ilımlılık' veya 'cesaret' gibi erdemleri simgeler. Öte yandan dinsel ilkelere aykırı simgeler de vardır, örneğin bir kadın papayı görüntüleyen kart, kiliseyle ilgili bir espri olarak açıklanabilir. Bir diğer resim oldukça gariptir; basit bir tahta darağacına, sol bacağından baş aşağı asılmış genç bir adamı gösterir. Ellerini altta kafasıyla bir üçgen oluşturmak üzere kayıtsız bir şekilde arkasında kavuşturmuştur, sağ bacağı bir haç şeklini veya dört sayısını simgeler biçimde dizinin arkasında bükülmüştür. Yüzünün ifadesi rahat, hatta belki de büyülenmiş gibidir. Bembo neden bu resmi çizmiştir. Bu resim daha sonraları bazı yorumcuların iddia ettiği gibi darağacında asılı bir suçluyu simgelemez.
Gizemli bir örgüt var mıydı?
Hıristiyan geleneğine göre, efendisi Hazreti İsa'yı taklit ettiği zannedilmesin diye, Aziz Peter çarmıha baş aşağı gerilmiştir. Öte yandan kuzey inançlarında Tanrı Odin'in, ceza olarak değil de, kehanet bilgisini alabilmek için, dokuz gün dokuz gece boyunca Dünya Ağacı'ndan baş aşağı asıldığı anlatılır. Ama aslında, bu mitolojik tanımlama, Sibirya ve Kuzey Amerika gibi yerlerde, tıpla uğraşan kadın ve erkeklerin yani şamanların temel uygulamalarından kaynaklanır. Kabul edilme töreninde şamanlığa aday olanlar eğitilirken, insanların bazen aynen Bembo'nun kartındaki gibi baş aşağı asılmaları istenirdi. Bedenin baş aşağı asılmasının psikolojik bir yararı vardır, böylelikle açlık ve aşırı soğuk, bir takım hayali görüntüler görünmesine yol açar. Bembo sadece bir simyacıyı mı çizmek istemişti? Peki, eğer öyleyse, daha bilinen bir tablo olan bir kazanı ve kimyasal maddeleri karıştıran sakallı bir adam görüntüsünü niye kullanmadı? Ya da bir cadıyı?
Birbirini izleyen destelerde 'Asılmış Adam' adı verilen ve daha sonra, 'Çorak Ülke' adlı kitabında T.S. Elliot'un kullandığı bu resim, bir simyacıdan öte gizli bir gizem örgütü geleneğinde, üyeliğe yeni kabul edilmiş birine aittir. Bembo'nun kendisi de böyle miydi? Ezoterik bir simge olarak bacakların özel bir şekilde üst üste getirilmesi bunu açıklayabilir. Ve genel olarak, ezoterik uygulamalarla ilgili bir imada bulunuluyorsa, diğer resimler aslında gizli bilgilerin bütünlüğünü temsil ediyor olamaz mı? Örneğin, orijinal destede, batı kültüründe önem taşıyan 20, 21 veya 25 yerine, neden 22 sayısı kartlarda önemsenmiştir? Bu bir rastlantı mıdır veya Bembo (ya da Bembo'nun taklit ettiği kişiler) İbrani alfabesindeki 22 harfe bağlı olan ezoterik anlamları mı gizlice simgelemek istediler? Ancak Bembo’nun veya Visconti ailesinin, herhangi bir gizem grubuyla ilişkisi kanıtlanamamıştır, olsa bile, açıklanmamıştır. Üstelik TS Eliot’un bir yazar olarak bir kartı belirli bir konu için kullanması oradaki konunun tüm Tarot kartları için geçerli olduğu anlamına da gelmiyor.
Kabala ile Tarot arasında bir bağ bulunamıyor...
Tarot ve Kabala başlıkları altında toplanan İbrani gizemciliği ile gizli bilgilerin varlığı arasındaki inanılmaz benzerliklere kısaca bakarsak, Bembo'nun kartlarının kanıt eksikliğine rağmen ezoterik bir yorum gerektirdiği görülecektir. Kabala daha çok İbrani alfabesinin simgeciliğine önem verir. Harfler Hayat Ağacı'ndaki yollara bağlıdır ve her birinin kendi sembolik anlamları vardır. Daha önce belirtildiği gibi, İbrani alfabesinde 22 harf vardır. Bu sayı Tarot'un Kozlarıyla aynıdır (Sonraki dönemlerde Kozlar'a Majör veya Büyük Arkana denilmiştir.)
Kabala ayrıca, Allah'ın telaffuz edilmeyen isminin yani "YHVH" nın, dört harfiyle yakından ilgilidir. Bu harfler, yaradılışın dört dünyasını, ortaçağ biliminin dört ana maddesini, varoluşun dört aşamasını, İncil'i yorumlamanın dört yöntemini, simgelerler. Bembo'nun 14'erli dört takımının her birinde dört tane kraliyet kartı vardır. Kabala 10 sayısıyla işler, Hayat Ağacı'nın her birinde On Emir ve On Sephirot görülür (ortaya çıkışın aşamaları) ve dört takımda da, 1’den 10’a kadar numaralanmış kartlar vardır. alfabesindeki 22 harfe bağlı olan ezoterik anlamları mı gizlice simgelemek istediler? Ancak ne Bembo'nun ne de Visconti ailesinin, herhangi bir gizem grubuyla ilişkisi kanıtlanmıştır, böyle bir bağlantı olsa bile, açıklanmamıştır.
Öyleyse Tarot yorumcuları, çoğunluğa anlamsız gelen ama ancak bir grup için son derece önemli olan, Kabala'nın resimli bir uyarlamasını yaratmış olabilirler mi? Öte yandan, Kabala hakkında yazılan yüzlerce kaynakta Tarot hakkında tek kelime edilmemektedir.
Jung, Gebelin ve Levi; üç ayrı yorum...
Büyücüler, kartların 1300'de yapıldığı öne sürülen Fas'ta, Kabalistler ve diğer ustaların toplantısında, sözü edilen gizli kaynaklardan geldiğini öne sürerler, ama bu iddiaları kimse kanıtlayamamıştır. Daha da kötüsü, Tarot yorumcuları, 19. Yüzyıl'ın sonlarına dek Kabala'dan söz etmezler. Elbette, isimlerin ve sayıların yorumlanmaları için son derece önemli olan sıralama biçimi, resimlerden sonra ortaya çıkmıştır. Carl Gustav Jung'un insan zihniyle bütünleşmiş temel ruhsal veya hayali resimler (Arşetipler) fikrini benimsersek belki de Bembo'nun, bilginin gizli nedenlerine bilinçaltından gizlice değindiğini ve daha sonraki hayallerin bilinçli bağlantıları yapmasını sağladığını söyleyebiliriz. Ancak dört takımdaki 22 koz, 4 kraliyet kartı ve 10 tane işaretli kart, Asılmış Adam’ın pozisyonu ve kendinden geçmiş yüz ifadesi gibi, böylesine kesin ve tam benzerlikler, ‘Toplu Bilinçaltı’nın böylesine büyük bir güç olma fikrini zorlar gibidir.
Yıllar boyunca Tarot, öncelikle bir kumar oyunu ve daha az olarak da falcılık için bir araç olarak görülmüştür. 18. Yüzyıl'da Antoine Court de Gebelin adlı bir Fransız gizemci, Tarot'un Mısır büyü tanrısı tarafından tüm bilgileri müritlerine aktarmak için yazdığı simgesel Thoth Kitabı'nın bir kalıntısı olduğunu iddia etti. Ama Gebelin'in fikri gerçekten uzak gibidir; buna karşın 19. Yüzyıl'da başka bir Fransız yani Eliphas Levi adıyla tanınan Alphonse Louis Constant, kartlarla Kabala arasında bağlantı kurdu ve o günden sonra insanlar, Tarot'u daha derinlemesine inceleyip, daha çok anlam, bilgelik aradılar, düşündüler ve çalıştılar. Günümüzde, Tarot kendimizi ve yaşamı anlamamızla kişisel gelişime giden bir yol olarak görülüyor.
Bazılarına göre, Tarot'un kökeni önemlidir, bazılarına göre ise önemli olan, kartlara verilen anlamlardır ve yıllarca biriken yorum bilgileridir. Çünkü Bembo, ya bilinçli olarak ya içgüdüyle veya ikisi birden orijinal bir model yaratmıştır. Herhangi ayrıntılı bir açıklamanın ötesinde, resimlerin orijinalleri yıllar geçtikçe farklı çizerler tarafından değiştirilmiştir. Genel bir tanımla hiçbir zaman anlatılamamış ama deneyimlenen esrarengiz düzeyler ya da platformlar yaratılmıştır.
Tarot'un Farklı Uyarlamaları
Çağdaş tarotların çoğu onbeşinci yüzyıla ait kart destelerinden pek farklı değildir. 78 kart vardır; iki gruba ayrılırlar; 'Küçük Arkana' adı altında Asalar, Kupalar, Kılıçlar ve Sikkeler veya beş köşeli, Tılsımlar ya da Yıldızlar ve de 'Büyük Arkana' diye anılan 22 koz vardır (Arcanum sözcüğü 'gizli bilgi' anlamına gelir). Bazı resimlerin çok değiştiği doğrudur, ama her uygulama aynı temel kavramı daima korur. Örneğin, 'İmparator' (Hükümdar) kartının birbirinden farklı birkaç uyarlaması vardır ama bunların hepsi de bir İmparator'u simgelemek için yaratılmıştır. Genelde, değişiklikler daha sembolik ve daha gizemsel anlatımlara yönelmiştir. Genel ve kabul edilmiş 22 + 56'lık destenin yani Büyük ve Küçük Arkana'nın tanımlarının dışında kalan Tarot desteleri de vardır ama geleneksel Tarotçular tarafından kabul edilmezler, kullanılmazlar ve hatta dışlanırlar. En yaygın ve en geçerli olan Tarot destesi, 1910'da çıkarılan, Arthur Edward Waite'in Tarot destesi olan "Raider Waite" tır. Waite, bazı Büyük Arkana kartlarını kabul edilmiş uyarlamalarından farklı yaptığı için eleştirilmiştir. Örneğin, Güneş kartının bilinen resmi, bir bahçede el ele tutuşan iki çocuktur. Waite, bunu bir bahçenin dışına çıkan ata binmiş bir çocuk olarak değiştirmiştir. Eleştirmenlere göre, Waite kartın anlamını kişisel olarak değiştirmiştir, büyük bir olasılıkla bu doğru olabilir çünkü Waite, kendi fikirlerine inanıyordu ama bu çizim Bembo'ya ait olan Güneş'in ilk uyarlamasına yani 'geleneksel' uyarlamaya hiç benzememektedir. Bu noktada orijinal çizimlerden uzaklaşmak olası bir Arcanum’dan (gizli bilgi) uzaklaşmak anlamına gelmektedir.
Waite ihanet mi etti yoksa gerçeği mi söylüyordu?
Waite ve ressamı olduğu iddia edilen Pamela Colman Smith'in yaptığı en büyük değişiklik, Küçük Arka- na'nın numaralı kartları da dahil, tüm kartları resimlemekti. Gerçekte, hem daha önceki destelerde, hem de daha sonra gelen birçok destede, işaretli kartlarda basit geometrik şekiller vardır. Örneğin, Kılıçlar'ın onlusu, belli bir şekilde düzenlenmiş on tane kılıç göstermelidir. Ama Waite'de bu farklıdır. Pamela Smith'in onlu kılıçlar'ı, kara bir bulutun altında yatan ve sırtına ve bacaklarına on tane kılıç saplanmış olan bir adamı gösterir. Biraz daha derine inersek, Waite Destesi'ni gerçekten kimin çizdiğini tam olarak bilmiyoruz. Waite'in kendisi mi onları yarattı (çünkü Büyük Arkana'yı yaratan kesinlikle oydu) veya düşüncelerini Smith'e aktarıp bu resimleri ona mı çizdirdi? Resimleri çizen Waite ya da Smith olsun, her iki durumda da daha sonraki Tarot ressamları üzerindeki etkileri büyük olmuştur. Resimli hemen her kart destesi Waite destesindeki resimlere şu veya bu şekilde bağımlıdır.
Waite, kendi destesine 'Düzeltilmiş Tarot' adını vermişti. Resimlerinin, kartların gerçek anlamlarını yeniden verdiğini sürekli söylüyor ve kitabında kendinden öncekilerin uyarmalarına kızıyordu. Bu noktada yani 'düzeltilmiş' sözcüğüyle, Waite'in gizli bir gizem örgütüne üye olduğu ve bu şekilde 'orijinal' gizli Tarot'u öğrendiği akla gelebilir ama durum böyle değildir. Kendisi daha çok resimlerinin kartlara en derin anlamları vermesini istemiştir. Örneğin, Sevgililer'in kartını çok fazla değiştirmesi, eski resmi anlamsız bulmasından ve yaptığı yeni resmi derin bir anlamın simgesi olarak görmesindendir.
Burada söylemek istenen, Waite'in kartlarının, okullarda Hamlet'in bir konuşmasının daha anlaşılır şekilde yeniden düzenlenmesi örneğinde olduğu gibi, sadece zihinsel bir kurgu olmadığıdır. Waite bir gizemci, büyü ve esoterik uygulamaların öğrencisiydi. Kendi tarotunu kendi derin deneyimine dayandırdı ve tarotunun doğru olduğuna ve diğerlerinin yanlış olduğuna inandı. Waite bir anlamda kendi dünyasını yaratmaya girişti Tarot kartları üzerinde.
Waite destesini genel veya popüler kaynak olarak seçilmesinin iki nedeni var. Öncelikle, yeniliklerinin çoğu dikkat çekicidir örneğin Soytarı Kartı'nın Waite-Smith uyarlaması, öncekilerden daha anlamlı gibidir. İkinci olarak, Küçük Arkana'daki devrimsel değişiklik, geçen uzun zaman boyunca destelere hükmeden formüllerden bizi kurtarmıştır. Daha önceleri, bir küçük kartın verilmiş anlamlarını okuyup ezberledikten sonra, buna pek fazla bir anlam verilemezdi ya da resim öte anlamlar uyandırmazdı. Waite destesinde, resim bilinçaltına işliyor ve ayrıca kendi deneyimimize uygulanabiliyor. Kısacası, Pamela Smith bize yorumlayabileceğimiz bir şeyler üretmiştir.
Tarot hakkındaki kitapların çoğunda resimler için sadece bir deste örnek olarak kullanılır. Bu kendi kendini kısıtlama, belki de gerçek Tarot'u temsil etme arzusundan doğar. Bir deste seçip diğerini seçmemekle, birinin doğru diğerinin yanlış olduğu ima edilir. Böyle bir ifade, Aleister Crowley veya Paul Foster Case gibi, Tarot'u nesnel bilginin simgesel bir dizgesi olarak kabul eden gizemciler için çok önemlidir. Burada, kartlara daha çok deneyimin ilk örneği olarak bakılıyor. Böyle bakıldığı zaman, Tarot destesi doğru veya yanlış değildir, sadece ilk örneğinin bir uzantısıdır. Tarot, hem yıllar geçtikçe ortaya çıkan farklı uyarlamaların bütünüdür, hem de onlardan ayrı özgün birer varlıktır. Waite'inkinden farklı uyarlamalarda, kartların anlamının derinleştiği durumlar görülür.
Günümüzde, çoğu kişi Tarot kartlarını fal veya 'kehanet' aracı olarak görüyor. Garip ama gerçek, kartların bu yönü hakkında çok az tarihsel bilgiye sahibiz. Oyun oynanmasına karşın, kehanetle ilgili tarihsel bilginin azlığı, uygulamanın kartların ortaya çıkmalarından bir süre sonra yayılmaya başladığı nedeniyle olabilir. Tarot kartlarının orijininin, Çin ve Kore olduğunu kabul edenler var; MS 618-908 arasında Tang Hanedanı döneminde basılan kâğıt paraların üzerinde Tarot simgeleri vardı. 1120'de İmparator'un odalıkları tarafından kullanıldığı da iddia edilmektedir. Bir diğer kuram Hint kökenli olduğudur; benzeri kartlarda Siva, Devi ve maymun tanrı Hanuman'ın simgelendiği görülmüştür. Gerek Çin gerekse Hint kaynaklarında Tarotun yer alması birer varsayımdır. Avrupa'ya ise tahminen gezginler aracılığı ile ulaşmıştır. Bu durumda Bembo’nun da çizdiği kartları yoktan oluşturduğu savı kesinliğini yitirebilir. Zira İtalya deniz yoluyla uzak doğu arasında önemli bir Avrupa limanıydı.
1480'de İtalyan yazar Covelluzo'nun yazdığına göre, kartlar 1379'da Saracenler yani Araplar tarafından getirildiler ve 1492'ye kadar kullandılar; Saracenler kartlara "naib" diyorlardı. Çingenelerin Avrupa'ya Mısır ve Hindistan’dan geldikleri iddia edilmektedir ama kaynaklar onların Avrupa'da ancak 15. Yüzyıl'ın ortasında ortaya çıktıklarını gösteriyor. Kesin olan Tarot'u bildikleri ve kullandıklarıdır. Büyük bir olasılıkla, 'çingeneler' Avrupa'daki bitimsiz yolculukları boyunca Tarot oyunuyla karşılaştılar ve kartları falcılık için kullanmaya başladılar veya bazı kavramlar geliştirildi (İlk yazılı kayıtlar kişisel yorumlardır, ama bunlar genelde kullanılan ve yazılı olmayan daha erken bir söylenceden de gelebilir.) ve Çingeneler onlardan aldılar. Buna karşın, Tarot falcılığının başlangıcından Çingeneler sorumlu tutulamazlar ama kullandıkları bir gerçek.
Tarot resimlerindeki ana fikrin, 1118'de kurulan Templar Şövalyeleri Örgütü ile ilişkili olduğu bir diğer kuramdır; örneğin "Asılan Adam" ve “Dünya” kartları örgütün ve 1314’de yakılan son lideri Jacques de Molay’ın sonunu simgelemektedir. Bu da bir varsayımdır; sonuçta kartlar bir yerden çıkmıştır ama nereden ve ne zaman? İşte, içeriği bir kenara bırakırsak, bilinmeyen bu iki sorudur.
Tarot ne demek?
Birçoklarına göre, gizem "Tarot" sözcüğünde gizlidir; sözcüğün Eski Mısırca bir sözcük olan "Tarosh"dan geldiği söylenir; "Tarosh"un anlamı "Kral Yolu"dur; Eski Mısır'ın Maji Tanrısı Thoth'u Tarot'la özdeşleştiren görüşler de vardır ve bu görüşe göre Tarot, Thoth'un tüm bilgeliğinin saklandığı kitaptır. Ve son bir diğer iddia sözcüğün Latince "Rota" dan üretilmiş bir anagram yani şifre olduğudur; bu da "çark" anlamına gelir; yaşamın doğumdan ölüme sürekli dönen bir çark olduğunu simgeler. Bütün bunlar birer varsayımdır ve hiç kimse Tarot'un kesin kökenini bilmemektedir ve gizemciliğin temel inancında Tarot asla bir fal değildir. Özetle, falın nerede Tarot Oyunu ile bütünleştiği de bilinmemekte...
İnsan niyetlendikten sonra hemen hemen her şeyle fala bakabilir; Kurban edilmiş hayvanların dumanları tüten iç organları, gökyüzünde uçan kuşların oluşturduğu şekiller, renkli taşlar, yazı tura atmalar, kahve fincanı, su tası, zar ve bunlar gibi… Uygulamanın temelinde, öncelikle ne olacağını önceden öğrenme arzusu ve daha incelikle bakıldığında ise her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu, her şeyin bir anlamı olduğu ve hiçbir şeyin rastlantı eseri gerçekleşmediği inancı vardır. Rastlantı kavramı gerçekte çok yenidir yani neden ve sonuçtur; iki olay arasındaki tek geçerli bağlantı olduğu öğretisinden doğar. Bu, mantıksal bağlantının dışında kalan olaylar tesadüfi yani anlamsıdır. Oysa artık, rastlantılarda bir mantık veya matematiksel bir anlam aranmaktadır. Daha önceleri, insanlar benzerliklere göre düşünürlerdi. Zodyak'ın yani gezegenlerin gök konumu haritasının yolu bir kişinin yaşamındaki yola benzetilirdi. Bir fincanın dibindeki çay yapraklarının şekli, bir savaşın çıkması olarak anlamlandırılır ve her şey birbirine bağlanırdı. Yani bir dizi anlamsallık aranırdı. Bu düşünce, son zamanlarda, olayların seri halinde gerçekleşmesinden etkilenen bazı bilim insanları tarafından da ciddiye alınmaya başlamıştır.
Gerçekte Tarot yorumu kişiye özgüdür
Fala bakmak için, herhangi bir şey kullanabiliyorsak neden Tarot'u kullanmayalım? Herhangi bir gelenek bize bir şeyler söyleyecektir ama bu bir şeyin değeri geleneğin içindeki bilgeliğe bağlıdır. Tarot resimleri kendi başlarına derin anlamlar taşıdıklarından, oluşturdukları şekilleri okumada, bizim hakkımızda veya genelde yaşam hakkında çok şey öğretebilirler. Formüle edilmiş anlamlar genelde hem çelişkili, hem de kördür ve aralarında nasıl seçim yapılacağını hiçbir şekilde göstermezler. Bu durum özellikle destenin en büyük bölümünü oluşturan Küçük Arkana için geçerlidir. Tarot üzeri ne yapılan incelemelerin hemen hemen hiçbirisinde bu konu derinlemesine işlenmemiştir. Ciddi çalışmalarda, Büyük Arkana'nın derin anlamlarını işleyenler, Küçük Kartlar'dan ya hiç bahsetmezler, ya da desteyi falcılık amacıyla kullanmak- ta ısrarlı olanlar için veya ticari olma zorunluluğunda isteme- ye istemeye kitabın arkasına bir seri formül serpiştirirler. Waite bile, Pamela Smith'in çizdiği gerçekten güzel olan resimlere kendi formüllerini vermekle yetinmektedir.
"Bu karta göre..."
Çoğu yazar için Waite, falcılığa prim vermiş ve kartların kullanım şeklini yozlaştırmıştır. Okumaları doğru şekilde yaparsak kartların anlamları hakkındaki bilgimiz artabilir. Belli bir kartın simgeciliğini incelemek bir yoldur ama aynı kartın diğerleriyle bağlantısını algılamak başka bir şeydir. Ayrı bir bilgi hatta yetenek düzeyidir.
Çoğu kez formüle okumalar, başka türlü ortaya çıkamayacak önemli anlamları ortaya çıkarabilirler. Tarot okumaları bize önemli bir ders verir. Tarot okuması yapmak yani kartları yorumlamak, yorumcuyla resimler arasındaki içgüdüsel duyguyu yenileme fırsatını verir. Yani bir nevi okuyucunun (eğer varsa) içsel yeteneklerini ortaya çıkarmaya yarar.
Sonuçta verilen tüm simgecilik, tüm ilk örnekler, tüm açıklamalar, sizi yalnızca resimlere bakıp, 'Bu kartın dediğine göre...' demeniz için hazırlar. Tarot, bu 'anahtar'ın bir ayarlamasını dile getirir. Gerçekte gizli bir öğreti olmadığı gibi, bu anahtar da değildir. Bir süreci temsil eder ve bize öğrettiği şeylerden biri, birleşmenin basit bir anahtar veya formülle gerçekleştiğini kabul etmemizin hata olmasıdır. Bu, daha çok Büyük Arkana'nın yirmibir aşaması boyunca adım adım ilerledikçe görünen gelişme ve artan bilinçlilikle gerçekleşir.
Levent Aslan
30 Mayıs 2024
Yorum Yap